THE NAQSHBANDİ VOW ACCORDİNG TO SÜLEYMAN ŞEYHÎ, A SHEİKH FROM BULGARİA

Authors

  • Mehmet Turan Diyanet İşleri Başkanlığı

Keywords:

Birth Order, Self-Efficacy, Problem-Solving Skills.

Abstract

Tasavvuf düşüncesine mensup sûfîler, Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber’in sünnetini önemli ölçüde bir hayat tarzı olarak benimsemekle kalmamış, bu yaşam modelini davranışları ve söylemleriyle insanlığa aktarmayı da gaye edinmişlerdir. Bu çaba, tarihsel süreçte tekke ve dergâhlar gibi kurumsal yapılar aracılığıyla tezahür etmiş, bireysel tecrübeler toplumsal bir dönüşüm aracı hâline gelmiştir. Mutasavvıflar, ilk dönemlerden itibaren deneyimledikleri manevî hâlleri ve birikimlerini risâleler ve müstakil eserler vasıtasıyla kayda geçirerek sonraki nesillere intikal ettirmişlerdir. Bu bağlamda, tasavvufun Kur’ân ve Sünnet ekseninde şekillenen ahlâkî ve irfânî ilkeleri topluma kazandırılmaya çalışılmıştır. Özellikle toplumsal kriz ve buhran dönemlerinde, mürşidler ve sûfîler ahiret bilincini canlı tutma ve bireyleri mânevî huzura yönlendirme gayreti içerisinde olmuşlardır. Osmanlı Devleti döneminde de bu anlayış, geniş bir coğrafyada pek çok âlim, ârif, davetçi, mücahit, şair, edip, mütefekkir, münevver ve mürşid yetişmesine vesile olmuştur. Bu şahsiyetler, dünya ve ahiret dengesi gözetilerek ideal bir hayat anlayışının inşasını hedeflemişlerdir. Bu bağlamda, dinî, millî ve mânevî kültür mirasını yaşayarak ve yaşatarak aktaran önemli şahsiyetlerden biri de Köstendilli Süleyman Şeyhî Efendi’dir. Hem Nakşibendî tarikatının Müceddidiyye koluna mensup olan hem de Ekberî geleneği benimseyen Süleyman Şeyhî Efendi, hayatı ve özgün eserleriyle 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı’nın Bulgaristan coğrafyasında tasavvuf alanında önemli bir örnek teşkil etmiştir. Otuzdan fazla eser kaleme alan Süleyman Şeyhî Efendi’nin özellikle ömrünün son yıllarında yazdığı eserler ve tasavvufî şahsiyeti, akademik araştırmaların dikkat çeken bir konusu hâline gelmiştir. Bu çerçevede, Süleyman Şeyhî Efendi’nin entelektüel birikimi ve mânevî mirası, tasavvuf literatürüne katkı sunmakla kalmamış, aynı zamanda farklı tasavvufî geleneklerin sentezi olarak dikkat çekmiştir. Özellikle Nakşibendîliğin disiplinli yapısıyla Ekberî geleneğin derin metafizik anlayışını bir araya getiren yaklaşımı, dönemin tasavvufî düşüncesine yeni bir soluk kazandırmıştır. Osmanlı Devleti, geniş bir coğrafyaya yayılan toprakları içerisinde yaşamaış olan Süleyman Şeyhî Efendi, özgün çalışmalar ortaya koymuştur. Bu eserlerden biri olan Etvâr-ı Hâcegân, tasavvufî bir metot olarak “Nezr-i Nakşibendî” uygulamasını ele almaktadır. Süleyman Şeyhî Efendi, bu uygulamayı Nakşibendî tarikatının temel esaslarından biri olarak kabul etmiş ve Mevlevîlik’te görülen adak anlayışana benzer bir uygulamanın Nakşî geleneğinde de mevcut olduğuna dikkat çekmiştir. Tasavvuf literatüründe, Nakşibendî meşâyıhı ve müellifleri arasında “Nakşibendîlik adağı” ifadesine ve uygulamasına belki de ilk kez Süleyman Şeyhî tarafından değinilmiştir. Bu çalışmada, öncelikle Süleyman Şeyhî Efendi’nin hayatı ve eserleri ele alınmış, ardından Etvâr-ı Hâcegân hakkında genel bilgiler verilmiş, onun harflere yüklediği anlamlara değinilmiş ve görüşleri çerçevesinde “Nezr-i Nakşibendî” uygulaması incelenmeye çalışılmıştır.

Published

2025-07-31

How to Cite

Turan, M. (2025). THE NAQSHBANDİ VOW ACCORDİNG TO SÜLEYMAN ŞEYHÎ, A SHEİKH FROM BULGARİA. ENTIS - Sosyal Bilimler Dergisi, 3(1), 222–237. Retrieved from https://entisdergi.com/index.php/sosyal/article/view/100

Issue

Section

Articles